Header Ads

İNCELEME: GTA IV | KANIM CANIM NIKO BELLIC!

 


Üçüncü kez bitirdiğim ve serinin en sevdiğim oyununun incelemesiyle karşınızdayım. Burası incelemeden çok methiyeler dizdiğim bir dizi övgü satırları da olabilir ama hak ediyor yahu!



İlk çıktığı dönemde sönük kalan ve GTA III ile aynı "cansız" damgasını alnına yiyip öne çıkamayan bir oyun olarak kaldı. Tam tersine benim ise ufuklarımı zorlayan bir oyun olmuştu. 

Çünkü o döneme kadar gerçekçi oyun motorunu bırakın neredeyse Half-Life ve San Andreas dışında bir şey oynamamış biri olarak bir oyundaki gerçekçiliğin maksimum sevgili yapabilmek olduğunu düşünüyordum. 

Bu açıdan GTA IV benim oyun repertuarımda devrim oyunlardan biri diyebiliriz.

Yeteri kadar gevezelik ettiysek, incelemeye geçebiliriz.


Bir klasik olarak grafiklerden başlayalım. Bir açık dünya oyunundan isteyebileceğiniz maksimum seviyede diyebiliriz.

Evet, bir Crysis kadar kaliteli grafikleri olmasa da, daha önce de bahsettiğim gibi etkileşimi fazla olan oyunların grafikleri mecburen kısılabiliyor. Buna rağmen GTA IV'ün 2008 yılına göre gayet doyurucu grafiklere sahip olduğunu söylememiz gerekiyor.


Oyunun en güçlü yanı senaryo.

Senaryo açısından değerlendirildiğinde belki de en gerçekçi ve kendinize dünyasına en uyum sağlayabileceğiniz GTA oyunu olduğunu iddia ediyorum. Bunun sebebi aslında biraz da GTA serisinde ana karakterinin Amerikalı olmayan tek oyunu olduğundan kaynaklanıyor ama bu konuya ayrıntılı olarak daha sonra bakacağız. 

Tam bir RPG olmasa da hikayenin bazı kısımlarında seçimler yaptırması da hem GTA serisi adına bir deneyim olurken hem oyuncuları mest ediyor.

Tabii ki de bir Witcher gibi seçtiğimiz seçenekler bizi bambaşka sonuçlara götürmese de, oyunun sonunda bize sunulan seçeneklerden seçtiğimize göre başka bir oyun sonu görmemiz daha önceki GTA oyunlarında görmediğimiz bir olaydı. Bu açıdan dördüncü oyunun GTA V'e öncü olduğu da kaçınılamaz bir gerçek.



Senaryodan kısaca bahsetmek gerekirse ana vatanı Sırbistan olan Niko eski hayatına veda etmek için Amerika'da yaşayan kuzeni Roman'ın yanına taşınır. Bu esnada Roman'a yardım etmeye çalışırken bazı kirli işlere karışır ve adını duyurmaya başlar. 

En başından beri Amerika'ya gelirken aklında bir amacı olan Niko'nun hikayesini oyunun kendisini oynayarak deneyimlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum! Ciddiyim, daha önce hiçbir GTA oyununda bu kadar derin bir hikayesi olan oyun görmediniz, muhtemelen göremeyeceksiniz de. Buna ben de dahilim niye meclisten dışarı konuşuyorsam...


İkinci en güçlü yanını söylemeyi de unutmayayım: Fizik Motoru

2008 yılı teknoloji devrimi bir yıldı. Bunu hem incelemelerimizde hem de podcastlerde yer yer konuşuyoruz. Oyun dünyasında da grafiklerin çağ atladığı oyun fiziklerinin ise gerçekçiliğe kafa atarak girdiği bir yıldı diyebiliriz. 

GTA IV'te ise bunu her an görebiliyoruz. Herkesin en akıllarında kalan özellik iste bir araba ile son gaz giderken kaza yaşanması durumunda Niko'nun ön camdan dışarıya fırlamasıydı. Bunun dışında patlamalar, yuvarlanmalar ve daha niceleri de GTA serisi içinde fizik motoru olarak en gerçekçi oyun olduğunu gösteriyor. 

Bana göre hala oyun dünyasında - araba yarış ve simülasyon oyunları haricinde - en gerçekçi araba sürme mekanikleri ise GTA IV'e ait. Sizin araba sürme mekaniklerini daha iyi bulduğunuz bir oyun varsa lütfen yorumlarda belirtmekten çekinmeyin.


GTA V'in bu kadar tutmasının sebebi GTA San Andreas'teki özgürlükleri GTA IV'teki gibi bir fizik motoruyla birleştirmesiydi. 

GTA IV'ün çok öne çıkamaması ise tıpkı GTA III'teki gibi açık dünya elementleri üzerine çok yoğunlaşılamamış olmasından kaynaklanıyordu. 

Mesela para yönetimi konusunda GTA III ve Liberty City Stories'de yaşadığımı, GTA IV'te de yaşadım diyebilirim. Tek oyunculuda takılırken "Sadece senaryoyu yapayım görevleri yapıp geçeyim." kafasında olmayıp açık dünyayı keşfetmeyi seven oyuncular için bunlar can sıkıcı detaylardır. 



Benim için bir sorun teşkil etmese de, GTA IV'ün açık dünyası San Andreas'e göre gerçekten kısıtlı kalıyor. Buna rağmen fizik motoru ve senaryosuyla da bu eksiğini kapatmaya çalışıyor.


Atmosfer konusu ise benim gibi karamsar iseniz tam aradığınız türden.

***
GTA IV'ün en klasik eleştirisi; "Şehir çok boğuk abi yaaa..."
***
Kardeşi GTA III ile aynı kaderi paylaşan oyunumuz ne gariptir ki benim çok sevdiğim bir atmosfere sahip. Bana kalırsa, bu kadar pis işlerin döndüğü bir şehir, Hollywood'un gösterdiği cafcaflı halinden çok GTA IV'te resmedildiği gibi şaşalı ancak bir o kadar da soğuk tekdüze bir yerden ibaret, ve bu çok da iyi yansıtılıyor.

Bu bana daha gerçekçi geldiğinden oyunla aramdaki bağ daha da sıkılaştı diyebilirim. 

Aynısını kısa bir süreliğine GTA III için yaşasam da harita açılamama problemi yüzünden ona hala üvey evlat muamelesi yapmaya tam gaz devam ediyorum. (Üzgünüm bunu aşamıyorum...)


Kısıtlı olsa da bir açık dünyası elbette var.

Sevgili konusunda açık dünyadan bulamasak da oyun senaryosu gereği bazı kadınlarla tanışabiliyoruz. Senaryo dışında onlarla ilgilenme aralığımıza göre ilişkilerimiz artıyor veya yerinde sayıyor. 

Sadece sevgili değil kuzenimizle veyahut diğer arkadaşlarımızla da takılmaya gidebiliyoruz. 

Bu takılma yerleri arasında yemek yemek, alkol almak, dart oynamak, bilardo oynamak, striptiz kulübüne gitmek, helikopterle gezmek veya stand-up şovuna gitmek gibi aktiviteler de var. Dart ve bilardo gibi oyunlar cidden mini oyunken, stand-up şovunda ise bizi Rick Gervais karşılıyor.

Alkol alınan takılmalarda ise araba kullanmak gerçekten bir eziyet, tavsiyem taksi tutmanızdır, gerçek hayatta da kesinlikle öyle yapın.


Ana senaryoya dahil olmayan bazı yabancılardan yan görev alabilir ya da şehir içinde kırmızı renkle parlayan 100 tane güvercini vurabilirsiniz?!?!? 


Biliyorum garip ama açık dünya oyunlarında koyulan toplanılabilir küçük bir görev olarak şehrin çeşitli yerlerinde güvercin vurma görevi koyulmuş. Açık dünya konusunda bir San Andreas veya beşinci oyun ile yarışamasa da tamamen çizgisel bir oyun modeli benimsenmiş durumda da değil.

İsterseniz takılmaca yapmanız da olası tabii ki ama çokta büyük beklentilere girmeyin.


Amerika'da Bir Sırp: Niko Bellic

Bir çoğumuz bunu bilse de aslında ne kadar bizle özdeşleştiğini fark etmemiş olabilir. Niko, GTA tarihinde Amerikalı olmayan tek ana karakter. Kuzeni Roman'ın kolpadan sıktığı "Amerikan Rüyası" hayatına inanarak yaşadığı ülkeden Amerika'ya taşınır. 

Roman'ın aslında anlattığı kadar süslü bir hayat yaşamadığını ve bu ülkede de yaşamak için tıpkı memleketinde yaptığı pis işler gibi burada da aynılarını yapmadan yükselemeyeceğini anlar.

Oyunun ilerleyen safhalarında bazı karakterlerle konuşmalarında Amerika'ya yönelik yaptığı eleştirilerde de yer yer tek kaşınızı kaldırmadan edemiyorsunuz. Amerika hakkında diğer ülkelerde yerleşen algıların ne kadar yanlış olduğunu ve birçok ülkenin aslında Amerika'dan farksız olduğunu anlayan Niko'nun kastığı felsefe ve anlatıları oyunu oynarken beni gerçekten mest etti. 

Burada Rockstar'ı tebrik ediyorum, ekmek yedikleri ülkeyi objektif bir şekilde eleştirebilmeleri kral hareket.


Rockstar'a Sövgü Saatleri:  O P T İ M İ Z A S Y O N

Seneler boyunca GTA IV'ü Steam'den her almak istediğimde incelemeler beni vazgeçirdi. Rockstar'ın PC için yaptığı optimizasyon yüzünden oyuna giremeyenden tutun pişman olana kadar herkesi görmüştüm. 

Bu yüzden de her seferinde alma hevesim kaçıyordu. 

En sonunda bütün seriyi satın aldım ve oynamaya başladığımda gördüm ki herkes çok haklı. Bugüne kadar GTA serisinde incelediğim tüm oyunlarda optimizasyon sıkıntısı yaşadım, kimisini çözdüm kimisini çözemedim. Bu sefer şaşırtıcı bir şey oldu ve GTA IV'de hiçbir optimizasyon sorunuyla karşılaşmadım! 

İncelemelere göz gezdirdiğimde birçok kişi hala sorunlardan bahsediyor olsa da bunların geneli çok oyunculu da yaşıyordu. E ben çok oyunculusuna bakmayacağım için tek oyunculu da bir sorun yaşamadan atlatmış bulundum. 

İlk defa bir GTA oyununda optimizasyondan dolayı nefret kusmadığım için de şaşkınım. Teşekkür ederim Rockstar efendileri, dilimden başka ne gelir ki?


İncelemenin sonuna gelirken, bahsetmeden edemeyeceğim: MÜZİK, DANS!

Oyunun ana müziğini zaten bilmeyen yoktur. Bunun dışında oyun içi soundtrackler'de de benim oyun zevkimi ikiye üçe katlayan bu etmen sayesinde müziğiyle de aklıma kazınan oyunlar arasında ilk üçe kendini kazımıştır. 

Oyun içi müziklerden tekrar ana müziğine dönecek olursak uzun sürede kendilerini telefon zil sesim olarak kullanmıştım belirtmeden de geçemeyeceğim. 

Bahsettiğim müzik olan "Soviet Connection"a aşağıdan ulaşabilirsiniz.


Böylelikle incelemenin sonuna gelmiş bulunuyoruz sayın okurlar. Adettendir, fiyat performans konusunda bir değerlendirme yapmadan bitirmeyelim. 

Ben burada sadece GTA IV inceledim ancak oyunumuzun iki adet yan paketi de bulunuyor. İki farklı oyunumuz da 9-10 saatlik bir oynayışa tekabül ediyor ancak daha kendilerini deneyimlemiş değilim. 

Fiyat performans açısından değerlendireceksek bu iki arkadaştan da bahsetmem gerekiyordu. Çünkü GTA IV Steam üzerinde tek başına değil "The Complete Edition" adı altında bu iki paket ile birlikte 110 TL'den satılıyor. 


Yuvarlak hesap tüm pakete vurduğumuzda 30-40 saatlik bir eğlence için gayet makul bir fiyat diyebiliriz. Ancak siz yine de indirim dönemi kovalayın kendileri sık sık indirime giriyorlar. 

Kütüphanenize oyun eklemek istediğinizde eğer ismi Grand Theft Auto ile başlıyorsa kesinlikle satın almaktan çekinmeyin efendiler. Tıpkı bu yazıyı okumaya üşenmediğiniz gibi! 

Bizi takip ettiğiniz için tüm okurlara teşekkürler eder ve müsaadenizi dilerim. Limonlu sodanızla kalın!

Hiç yorum yok