Header Ads

Övmece: The Witcher 3 | Ne Demek Witcher 3'ü Sevmedin?



Tek solukta Witcher'ın yeni sezonunu bitirdikten sonra gazı alıp aklımda canlanan tek şey; "Acaba kalkıp biraz Witcher 3 mü oynasam?" oldu. Oyunu defalarca bitirdikten sonra bilgisayar başına oturunca o eski hevesin olmadığını hatırladım. 

Ama yine de bu oyunun gelmiş geçmiş en iyi rol yapma oyunlarından biri olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Peki, bu büyük başarının kaynağı ne? 

...

Yazıya geçmeden önce Witcher 3'ü hala oynamadıysanız bir an önce oynamanızı şiddetle tavsiye ediyoruz. Oyun hakkında daha detaylı bilgi edinmek için  uzun zaman evvel yazdığımız incelemeye aşağıdan ulaşabilirsiniz. 


O halde limonlu sodalarınızın kapağını açıverin, güzel ve uzun bir övmece sizleri bekliyor. 

"Küçük" Bir Yapımcı, "Büyük" Bir Oyun! 

CDPR, The Witcher 3'ü Geliştirilirken yalnızca 200 kişilik bir ekibe sahipti.

Bu tarz sebepler alt sebepler olarak yani "Bana ne abi? Şirketin büyüklüğüyle oynayış şeklinin ne alakası var?" diyebilirsiniz. Zira sadece ülkemizde yayınlanan oyunlara bakmasak bile bir yapımcının bütçesi ve çıkarabileceği başarılı iş sayısı doğru orantılı. 

Buna göre konuşacak olursak; CDPR, Witcher 3 ile bu kadar başarılı olmamalıydı. Değil mi? Demek ki konunun ahım şahım bütçelerle az da olsa alakası var ama çok yok...

CDPR son çıkardığı işlerle ne kadar gömülse de, The Witcher 3, bir miras haline geldi. Üstelik Cyberpunk kadar bütçe sahibi bile değillerken! Buysa başka bir yazının konusu...

O halde atlayalım konuya;

Neden Bu Kadar Başarılı?



Bunu biraz daha rahat anlamak için öncelikle oyunun türünü masaya yatırıp bir değerlendirelim. RYO(RPG) nedir? Ne değildir? Witcher 3 gerçek bir RYO'mudur?

Bizim RYO(Rol Yapma Oyunu) diye bildiğimiz şey aslında her 1. ve 3. şahıs kamerasında bir karakteri kontrol ettiğimiz, ona büründüğümüz, onu geliştirdiğimiz vs. türde olan oyunların genel adı.

Halbuki gerçek bir RYO; size konsol/bilgisayar başındayken seçim yapma şansı sunar, diyalog kurmanızı ister ve sizi oyuna daha çok bağlayarak sizin daha çok keyif almanızı sağlar. Karakterinizin belli bir kalıbı vardır ancak azdan çoğa şekillendirme hakkı da size tanınmıştır.

Yukarıda söylediklerimi şöyle bir ölçüp tartınca Witcher 3, bu karşılaştırmanın "Gerçek RYO" tarafında kalan taraf oluyor. Bu oyunda kararlar alabiliyor, diyalog kurabiliyor, karakterinize şekil verebiliyorsunuz. Hiç bir şey yapmasanız bile rüzgar estiğinde "Rüzgar esiyor." diyebiliyorsunuz. O kadar diyaloglu!

RYO özellikleri taşıyor eyvallah. Bu kadar mı?



Değil tabii ki. Yılın oyunu seçilen böylesine uzun soluklu bir yapımı "Abi gerçek RYO işte" deyip bitirmek olmaz. Zira Witcher 3 övmek öyle kısa süren bir iş değil.

Oyunda yüzün üstünde eşya ve çeşitli yetenek ağacı kombinasyonları bulunuyor. Bu da sizin kendi Viçırınızı oluşturmanıza olanak sağlıyor. Misal; Batman'de ki gibi yetenek geliştir, kullan, geç gibi değil. Daha detaylısı ve dolayısıyla daha doyurucu bir alternatifi. 

Bu örneğe "Ama bu Batman? Daha farklı ne yapabilir ki?" diyebilirsiniz. Bu da Witcher. Tek farkı patakladığı pardon kesip biçtiği şeyler üzerinde 5 farklı basit büyü kullanabiliyor.

"Batman de farklı farklı Batarang'ler atıyor kardeşim!"


Ayrıca görev ve hikaye açısından da ekran başına kitleyen türden bir oyun olduğunu hatırlatmakta fayda var. Benim gibi yan görev yapmayı sevmeyen, direkt hikayeye atlayan biri için bile yan görevlere çok bulaşmadan hikayenin sonuna ulaşmak ilk seferinde 40-50 saatimi falan almış olsa gerek. Oldukça uzun bir süre, evet. DLC'leri saymadım bile! 

Oyun süresi bu kadar uzun olmasına rağmen baymadan(bazı bazı bayan) oynadığım tek oyun diyebilirim. Sebebi tabii ki de güzel bir hikayeye sahip olması. Hikaye sunumunu da etkisi hatırlatmadan geçmeyelim. 

Bu kadar büyük ve kapsamlı oyunun hiç mi kötü bir yanı yok peki?



Hiçbir şeyin kusursuz olmadığı gibi Witcher 3'ün de bazı kusurları var ancak güzel yanları bunları başarılı bir şekilde kapatabiliyor. Yine de sizi oradan oraya sürükleyen ve bir süre sonra can sıkan türden bir MMORPG yapısı olmasına değinmeden geçmeyelim.

Oyunun genel olarak gömüldüğü diğer o meşhur noktaysa dövüş mekaniği. Witcher 3 bu açıdan pek zengin değil. Uzun soluklu, zor geçen dövüşlerde sıkılabiliyoruz. Bazı bölüm sonu canavarlarıysa vur vur ölmeyen türden olunca bir de...

Aması var!;

Övmeden duramıyorum bak yine ama ellerindeki potansiyeli bile maksimuma çıkarmaya uğraşmaları bile tebrik edilesi. Zira dövüş mekaniğinizi yetenek ağacınızla çeşitlendirebiliyor, az da olsa dövüş esnasında farklı materyaller kullanabiliyorsunuz.

He bir de şöyle bir durum var ki, bu aması veya izahı olmayan türden. Aslında Cyberpunk 2077'de dönen fiyasko bu oyun çıkarken de yaşanmıştı. Oynanış videolarında mükemmel grafikler gösterilmiş, harika ara sahneler sergilenmişti. 

Oyun çıktığındaysa "Güncel sistemler bu grafikleri kaldıracak teknolojiye sahip değil"  bahanesiyle "Downgrade" yemiş bir eserle karşılaşmıştık. Oldu canım, o kadar pazarla sonra "Abi siz daha medeniyete erişmediniz" ayağı çek. 

İki sürümü yan yana getirdiğimizde şu an oynadığımız Witcher 3'den pastel boya tadı alıyoruz resmen!


Cyberpunk'ta ki gibi bir takım optimizasyon ve bug sorunlarına da sahipti Witcher 3. En azından Cyberpunk kadar uzun ve sorunlu olmadı ama. Her halükarda CDPR şirketinin vaat verme konusunda kendine bir çeki düzen vermesi gerektiği kesin.

Ufak notlar köşesi;

Müzik dinlemeye bayılan biri olarak böyle güzel bir oyuna böyle güzel müzikler koyulunca kafayı iyi anlamda yiyesim geliyor. Aksiyon kısmında çalan müzikten, gerilim kısmında çalan müziğe kadar baştan aşağı mest etti oyunun müzikleri beni ve bir çok oyuncuyu. 

Bu atmosfere yakışacak daha iyi bir müzik yazılamazdı!


Atmosfer demişken, grafiklere her ne kadar pastel boya benzetmesi yapsam da yine de oyun size harika bir manzara sunuyor. İsterseniz kıtanın kuzeyinde, isterseniz güneyinde olsun. Her yer kendine göre iyi bir sunuma sahip.

Her şey bir yana dursun, bu aralar çıkan hiç bir oyun, Witcher 3'ün yerini alamıyor neredeyse. Çünkü yeni oyunları alamıyoruz :). Özellikle indirime girdiğinde sadece 14-17 Türk Lirasına DLC'leri ile beraber bu harika serüvene atılabiliyorsunuz. Daha ne olsun!




Son olarak;

İstatiksel de konuşacak olursak bu oyun 20'ye yakın farklı ödülde aday oldu ve 3 farklı ödül kazandı. Ve bunlar sadece resmi olanlar! IGN, Metacritic, IMDb gibi yerlerde en az 9/10 puanlamaya sahip. Oyuncularınsa %95-%97'siyse olumlu yorum yapıyor.

Değinmediğim bir kaç nokta olsa da bu kadar övmece yeter. Witcher 3 sevmeyen biri olarak bu yazıya katlanan herkesten özür diliyorum("Nasıl sevilmez bu oyun ya?"). Umarım eğlenceli bir yazı olmuştur. Sağlıcakla kalın!


2 yorum:

  1. Severim de bu kadar övülmez ki kardeşim!

    YanıtlaSil
  2. Övdüm seni bir kere, başkasını övemem. Deli diyorlar bana, desinler Witcher 3'üm, desinler Witcher 3'üm...

    YanıtlaSil