Header Ads

İnceleme: Witcher 3: Wild Hunt

 


Neredeyse hepimiz fantastik bir orta çağ döneminde yaşamayı isteriz. Tabi bu şartlı bir istektir, yoksa kimse rastgele bir lordun malı olmak istemez. Herkes bir kral, bir lord, rastgele önemli bir adam ya da bir canavar avcısı olmayı ister. Evet, canavar avcısı.

 Burada ise son dediğimi oluyoruz, bir canavar avcısı. Peki Rivia'lı Geralt adındaki bir Witcher ya da Türkçe’ye çevrilmiş adıyla "Efsunger" olmak, oyunun geçtiği çağda nasıl bir şeydi?

 Bu serinin ismi The Witcher olunca, siz Witcher'ların prime döneminde olduğunu mu sandınız? Hayır Witcher'lar yok olmaya yüz tutmuş, ilkel bir yapı haline gelmiş durumda. Hatta Geralt’ı yönlendirirken karşımıza çıkan bazı npc’ler suratımıza tükürüp yüzümüze yüzümüze bela okuyor. (Görsel Şef Notu: Onların popolarına popolarına vurun!)



 Oyunun en sevdiğim yani kesinlikle yaptığımız seçimlerin tamamında sinematik anlatımın var olması ve kartondan NPC kavramının bu oyunda olmaması. Hele ki oyunun boyutu ve kapsamı düşünüldüğünde bu muhteşem bir şey. 

Witcher 3: Wild Hunt çıkıncaya kadar bunu anca hayalimizde görebilirdik.

 Seçimler oyunda o kadar sevildi ki... Kimimiz Yennefer’i seçti, kimimiz Triss’i seçti, bazı gerçek alfalar ise ikisine de yol verip Shani’nin hayalini kurdu. Esasında oyunla alakalı her şey unutulsa bile “Triss mi? Yennefer mi?” Sorusu hiç unutulmadı. Bu yüzden bile bu oyunun hastası olabilirim. 

Bunu yapmanın ne kadar zor olduğunun hayalini bir kursanıza? İki kadın var, aralarında ikilik yaratacak kadar ikisi de sevdiriliyor, muazzam.

 Şimdi gelelim sevmediğim kısımlara. Sadece 3 şeyden memnun değilim. Pek beğenmediğim 2 tane mevzu ve nefret ettiğim tek bir şey var diyebilirim. 

 Birincisi, en az sorunum olan sevmediğim konu şu, bazı diyaloglarda istediğim seçenekler olmuyordu. Niye sorunum neredeyse hiç yok çünkü Witcher 3’ün ara sahnelerinin yapımının normalden daha fazla vakit ve emek aldığının farkındayım.

 İkinci sorunum biraz can sıkıcıydı. Konu hikayeyle alakalı, ondan birazcık hikayesinden bahsedeceğim. Oyunda evlatlığımız olan Ciri’yi bulmamız gerekiyor ve onun peşinden gidiyoruz, sürekli izini sürüyoruz. Fakat oyundaki bütün insanlar o kadar adi ki bir cümle kurmak için kendisinin şahsi ameleliğini yaptırıyor. 

Tamam olay zinciri uzasın, oyun hızlıca bitmesin de, dıdısının dıdısının peşine gide gide “Yaptığım iş şimdi ne işe yarayacak yahu?” dediğim çok an oldu. Bununla da sorunum pek fazla değildi bu arada, sadece Geralt olarak dolaşmak bile çok keyifliydi oyunda.

 Şimdi aslında oyunla alakalı tek gerçek sıkıntımdan bahsetmek istiyorum. 

Kombat mekanikleri rezalet. 

Evet arkadaşlar rezalet. Bir oyunun dövüş sistemine alışmak 15-20 saat arası sürer mi? Ben 15-20 saatte ne güzel oyunlar bitiriyorum mesela. Peki oyunu niye yarım bırakmak istemedim, normal şartlarda bir kaç saatte “Bu ne lan!” diyip bırakırdım. Bırakmak istemememin sebebi Geralt olmak harika, geçmiş bir dönemde geçen gezgin yağız delikanlı konsepti harika bir biçimde içimize işliyor ve bir süre sonra Geralt olmayı bırakıp kendimizin bizzat orada olduğunu hayal ediyoruz.

 Bu arada etrafta dolaşan bir şehir efsanesine göre kombatı beğenen çok beğeniyormuş, beğenmeyen de benim gibi nefret ediyormuş. Yani bu konudaki fikrimi es geçerek de bakabilirsiniz ki aslında en paldır küldür, en hızlı bitiriş süresi DLC’ler ile birlikte yaklaşık 65 saat. 

Benim gibi 15 saat işkence çekseniz bile iyi kötü 50 saat rahat bir oynanışınız olur.

 Sevmesi kolay, sövmesi de kolay, anlamadığım bir sebeple pek çok insan tarafından Skyrim ile karşılaştırılan, Yenneferi’yle, Triss’yle, yönlendirdiğimiz karakterler olarak Geralt ve Ciri’yle müthiş bir macera sizi bekliyor. 

Herkesin oynamasını tavsiye ediyorum zaten indirim zamanları inanılmaz ucuz oluyor ve 2015 çıkışlı olduğundan da elinizdeki herhangi bir bilgisayarda çalışacaktır. 

Şimdilik görüşmek üzere, kendinize iyi bakın ve hoşça kalın.



Hiç yorum yok