Header Ads

İNCELEME: RAGE | Bir Fiyat Performans Ürünü!

 



Oynarken beni de tıpkı ismi gibi hissettiren orta şeker üne sahip oyunumuza gelelim artık. Rage... Doom'un yapımcısı olan id Software'ın bir başka markası. Geçtiğimiz zamanlarda ikinci oyunu bedavaya verilmişti. Eğer serinin ilgilisi değilseniz daha önce büyük ihtimalle bu haberle duymuştunuz. 

Uzun bir süredir incelemelerle karşınıza gelemiyorduk. Şeytanın bacağını kıralım bakalım!


Direkt olarak kapak resminden ve çevreden anlaşılacağı üzere, oyunumuz kıyamet sonrası bir dünyada geçiyor. 

Birçok imkan kısıtlı, kimse kaliteli hayatlar yaşamıyor. Oyunun atmosferine en yakın hissiyatı Mad Max filmi veriyor. Zaten oyunu da çıkmıştı, oynayan varsa atmosfer konusunda ne demek istediğimi anlamıştır. 

Doom'un yapımcısından olduğu için oyuna gözü kapalı olarak girdim. Lafı dolandırmadan şu kısa yorumu baştan söylemeliyim k, bu oyun beni gerçekten sarmadı. id Software, Doom'da olduğu gibi bu oyunda da en iyi yaptığı şey olarak, oynayışa ve oynayış çeşitliliğini fazla tutarak oyuncuyu buradan yakalamaya çalışmış. 

İyi ki de yapmış. Benim dışımda bazı oyuncuların incelemelerine baktığımda gerçekten zevk alanları da gördüm. Oyunun benlik olmadığını anlamış oldum ancak yine de eksileri artıları söylemeye devam edelim.


Oyun genel olarak çizgisel bir yapıya sahip olsa da açık dünya elementlerini de içeriyor. 

Açıkçası benim kişisel olarak canımı sıkan nokta da burası oldu. Oyunun ilk saatlerinde gelişme hızı çok yavaş. Düşmanlar kuvvetlenmesine rağmen bende hala ne para var, ne de adam akıllı bir silah. Boş boş tabancayla şarjör boşaltıp duruyorum. 

Bunun sebebi ise ana görev veren kişilere değil de bulunduğum kasabadaki diğer NPC'lerin görevlerini yapmammış. Tamamen açık dünya olmayan bir oyunun bu açıdan hareket özgürlüğü vermesi, bana göre oyunu çok arada derede bırakmış gibi duruyor.

Görevlerden bahsetmek gerekirse, fazla tekdüze. Ana göreve devam edebilmek için karakterimiz bir şeye ihtiyacı olduğunu söyleyip biz bir diğerine gönderiyor. Gittiğimiz kişi de tamam sana bunları vereceğim ama hazır değil, hazır olana kadar bir koşu benim işimi gör gel diyor. 

Onun işini görmek için de başka bir alet lazım olduğu için başka birine gidiyorum derken dıdısının dıdısına kadar uzanıyor, ve ben bitmeyen bir zincirleme içinde koşturup duruyorum ki ana görev veren kişinin görevini bitireyim. 

Oynama süresi uzaması için böyle zincirleme görev tamlamalarına hiç gerek var mı sevgili id Software? Doom'un yapımcısısın sen babuş ya... Yapma bunu bana. (Tamam kardeşim bende hödük bir oyuncuyum ama FPS oyunu bu da yani bence gerek yok...)


Senaryo konusuna da üstünkörü değinecek olursak tahmin edilebilir bir senaryoya sahibiz. 

Anlatımı ise ya çok kötü, ya da bana sıkıcı geldiği için aşırı dikkat etmedim. Çünkü oyun ilk başlarken ki sinematiklerden pek bir şey anladığım söylenemez. Uzaydaki bir aracın dünyayı düşmesiyle ARK teknolojisiyle donatılmış yarı robotik bir insanız. 

Araçtan çıktığımızdaysa birtakım haydutu bize saldırırken görüyoruz. Mekanın yerlilerinden birinin yardımıyla buradan çıkıyoruz, kendisi sağ olsun bizi yemiyor yediriyor, içmiyor içiriyor. Ona yardımcı olduktan sonra bölgenin otoriterinin bizi aradığını söylüyor, bulunduğumuz yerin güvenli olmadığını belirterek başka yere gönderiyor derken oyunumuzun genel gidişatı bu şekilde ilerliyor. 



Oyunun iki tane çok iyi yönü var ki, bir tanesini uzun süredir incelemelerde övemiyordum. Yapay zeka ve oynanış çeşitliliği. En son yapay zekası iyi bir oyun ne zaman oynadım hiçbir fikrim yok, ama Rage'deki yapay zeka gerçekten zorlayıcı ve tatmin edici seviyede. 

Silahlı düşmanların bakmadan sadece kolunu çıkararak ateş etmesi olsun, mutantların üzerimize saldırırken boş boş koşmak yerine sağa sola zıplayarak beklemediğimiz yerlerden üstümüze sıçraması olsun, oyunu gerçekten ileriye taşıyan etmenlerden bir tanesi. 



E id Software dedik mi oynanış ÇEŞİTLİLİĞİNİ övmezsek, "Biz bu oyunu niye oynadık ki?" diye kendimize sormamız gerekir. 

Yine de farkındaysanız oynanış değil de çeşitliliğini övdüm. Çünkü oynanışında da çok büyük hantallıklar bulunmakta. Önce övmemiz gerekirse, silah çeşitliliğinin fazla olması zaten olmazsa olmazlarımızdan.

Bunun yanında bu kadar fazla silaha da en üç farklı mühimmat seçeneği sunuluyor. Hepsini yerine göre sadece düşmana değil farklı anlarda kullanabilmemiz de güzel detaylardan. 

Küçük bir örnek vermek gerekirse arbalet silahında elektrikli oku suya sıkarsanız, suda bulunan bütün düşmanlar çarpılıyor. 



Normal silahlarımızın çeşitliliği dışında içinde bomba bulunan uzaktan kumandalı arabadan tutun, sadece elektronik kilitleri bozmaya yarayacak bombaya, "craft" ekranı sayesinde bazı özel kilitli kapıların öğütücüsünden, kendimize sargı bezi yapmaya kadar zilyon tane eşyamız var. 

Bunca çeşitliliğin olması çok iyi de, oynanış olarak o kadar kötü bir ekranla karşı karşıyayız ki, bunların bir çoğunu kullanmak bütün aksiyonun olayını alıyor, ağzını kırıp iki tur attırıyor yerine koyuyor, hadi oyna diyor. 

CTRL tuşuyla açtığımız ekranda sağda silah için dört haznemiz, solda ise seçtiğimiz silahın mermileri için bulunan haznemiz var. Oyun içinde sadece bu hızlı (!) seçim ekranındaki dört hazneye yerleştirdiğimiz silahları kullanabiliyoruz. 

Kalan silahları hızlı (!) kullanabilmek içinse tekrar envanterden girip ya hızlı ekrana atayacağız ya da direkt kullana basarak elimize öyle alabiliyoruz. Hızlı seçim ekranı dediğimiz ekranda da hızlılık hariç her şey var diyebiliriz. 

Rage, yapay zekası ve oynanış çeşitliliğiyle çatışma durumlarında güzel gerilim yaratırken, oynanışın hantallığından dolayı bu aksiyonu kendi kendine yıkıveriyor.


Oyundaki karakter bakımından ise düşmanlarımız genel olarak ikiye ayrılıyor. Mutantlar ve otoritenin askerleri. 

Mutantlar yakın dövüş silahlarını kullanırken dengesiz hareket ederek zorluk çıkarırken, silahlı düşmanlarımız ise siperlerden kendilerini göstermeden ateş edip sürekli siper almaları sayesinde oyun zorluğunu koruyorlar. 

Öte yandan NPC veya bize yardımcı olan karakterler konusundaysa hiçbir karakterin akılda kalıcılığı yok. En başta bizi kurtaran kişiye bir daha hiç yolumuz düşmediği için, sizin kafanıza esip açık dünya modundayken oraya gitmediğiniz sürece bir daha karşılaşmıyorsunuz. Bu açıdan Rage, oyuncuyla duygusal veya hissiyat olarak bağ kurma konusunda başarısız kalıyor. 

Bunun dışında kıyamet sonrası senaryoların olmazsa olmazı, vahşi araba yarışları ve araba savaşları. Ben genel olarak bu türlerin bir oyuna yedirilmesini pek sevmesem de, kaliteli olduğunda itiraf etmeliyim ki bende zevk alıyorum. 

Rage'de bu eklentilere kalitesiz dersek haksızlık etmiş oluruz ama çokta şaşalı bir yönü olduğunu söyleyemeyiz. Yarış konuları gereğinden fazla basit, herkes birbirine füze, mayın gibi silahlar sallayabildiği gibi kalkan da açabiliyor. Yarışlar dışında çorak topraklarda bir yerden bir yere giderken sürekli olarak peşinize takılan haydutlarla da kapışmanız gerekebiliyor. 

İlk başta eğlenceliyken, her seferinde karşınıza çıkması bir yerden sonra vaktinizi çalıyormuş hissi uyandırıyor.


Rage'i kısaca özetlersek, oynanış çeşitliliği ve yapay zeka konusunda oyun dünyasında birçok oyunun eksik yaptığı görevini yerine getiriyor. Eksiği olaraksa gerek çıktığı zaman açısından gerek firmanın normalde yaptığı oyun tarzından uzak kalmasından dolayı senaryo derinliği, senaryonun anlatımı, oyun içi arayüz kullanımı, karakterlerle kurulan bağlar gibi açılardan düşük not alıyor.

Steam'de 29TL olarak yerini alan Rage, fiyat performans ürünü olarak ortalama bir seviyede diyebiliriz. Birçok indirimde de indirime girdiğini belirtmekte fayda var. 

Rage'in ilk oyununu çok beğenemesem de, ikinci oyunun daha modern olduğunu varsayarsak orada da birinci oyundaki gibi bir hayal kırıklığına uğrayacağımı düşünmüyorum. Yakın bir zamanda kendisini de deneyimlemeyi düşünüyorum. Şimdilik bizden bu kadar, Mecmua'yla kalın, limonlu sodayı sevin!



Hiç yorum yok