Header Ads

Runeterra'dan Hikayeler | Ayarsız Elias - 2. Bölüm: Firar



II


Baron eldivenin yapımını izlemekten sıkılmıştı. Yavaşça cüsseli adamına yanaşıp;

"Birkaç işimi halletmeye gidiyorum, onlara sahip çık, bizim için önemliler." diye uyardı. Adam başıyla onaylayarak baronun laboratuvardan çıkışını seyretti. Kendisi ise Doktor Klum'a bir kaç adım daha yaklaştı. Elias, elleri, ayaklarıyla beraber sandalyeye bağlıydı. Çocuk olduğu ve çok konuşacağı düşünüldüğünden ağzı da bağlanmıştı ama o yaşadığı o heyecandan başı öne düşmüş, çoktan sızmıştı. 



Baronun adamı buna güvenerek Elias'a sırtını vermiş, Doktur Klum'u gözlüyordu.

Yaklaşık yarım saat geçmişti. Elias hissettiği mavi ışıkla gözlerini yavaşça açtı. Harabenin çatısında olduğu yerde duruyordu. Ne olduğunu hala bilmiyor ama uykulu gözleriyle dikkatlice bakmaya da üşeniyordu. Işığın sönüp birinin aşağıya, baronun adamının kafasına atlamasına şahit oldu. 

Bu oydu. Laboratuvara girmeden dikkatini dağıtan mavi ışığın kaynağı kendisi gibi bir çocuktu. Mohavk saçı ve elinde mavi ışıltılı sopasıyla baronun cüsseli, kokuşmuş adamını tek hamlede bayıltmıştı. O Zaun'un hatta belki Runeterra'nın en zekilerinden Ekko'ydu ve planının da içine etmişti!

Elias olayların şaşkınlığıyla birden kaşlarını çattı. Laboratuvara girerken hata yapmasına sebep olan şey kendisi gibi bir insandı. Aklından kötü kötü kelimeler geçiyordu. Bunun hırsıyla Elias'ın bağlı olan ağzından şöyle bir şey duydu Ekko;

"Mhmmph Mmmnnh!

Baskından sadece 4 dakika önce Ekko - Mutlu ve Yaramaz



Ekko bunu duyduğunda bir küfür olduğunu anlamış ve aldırmamaya çalışmıştı. Oyalanmadan Doktor Klum'a dönerek;

"Zaun beni yine şaşırtmıyor anlaşılan. İnsan hormonlarını enerjiye çeviren bir silah mı? Buluşun senin şanının önünde gidiyor babalık!" Alaycı ses tonu kocaman odada yankılanıyordu.

Böyle bir durumda herkesin yapacağı şey "Sen de kimsin?" sorusu olurdu. Ancak Doktor Klum bunu bir fırsat olarak gördü ve henüz bitmemiş eldiveni hızla eline geçirerek Ekko'ya saldırmaya çalıştı. Ekko, Doktor'un tüm saldırılarından "Böyle şeylere gerek yok" edasıyla kaçınıyordu. Bu esnada Elias bağlı ağzıyla kendini duyurmaya çalışıyordu;

"Mhhnph mmmnnh! Mnnphh!" Elias çaresizce ve ayarsızca babasına seslenmeye çalışıyordu.

Kendini Ekko'ya yumruklarını savurmaya kaptıran Doktor Klum;

"Bana ve oğluma kimse zarar veremeyecek! Eldiveni alamayacaksınız!" diye bağırdı. Yaptığı gürültü diğer çete üyelerinin olay yerine girmesi için bir davetiyeydi. Ve duyanların bir çoğu da çoktan kabul etmişti bile.


E şimdi bu moruk bana niye vuruyor ki? - Ekko

Ekko hala Doktor'un vuruşlarından kaçarken "Oğlunla da seninle bir işim yok! Sadece Zaun'daki bu cevheri merak ettim de geldim!" dediği esnada tam üzerine doğru gelen yumruğun yavaşladığını farketti. Doktor nedense Ekko'ya güvenmeyi seçmişti. Klum eldiveni çıkarmadan oğlunun yanına onun bağlarını çözmeye gitti. O esnada Ekko'ya;

"Bunca tehlikenin içine gerçekten bir eldiveni görmek için mi geldin?" diye sordu. Ekko çok bilmiş havasıyla;

"Aslında silahın potansiyelini duyduktan sonra kötü adamların elinden almaya geldim. Ama sizin burada zorla çalıştırıldığınızı fark ettim. Ayrıca şu elemanı -oğlun bu oluyor galiba?- seni buraya kurtarmak için geldiğini gördüm. Anladım ki sevimli bir ailesiniz. Öylesiniz değil mi?" diye sordu.

Tam o sırada baronun adamları kapıyı tekmeleyerek içeri daldılar.  Mavi bir ışık yukarıya doğru hızlıca yükseliyordu. E, o da neydi ki şimdi?

Gördükleri tek şey bayılmış cüsseli bir baron koruması, elleri çözülmüş Elias ve yapılması istenilen silahı eline geçirmiş Doktor Klum oldu. Klum'un gözleri o esnada Ekko'yu arıyordu ancak kendisi gelen kalabalığı görür görmez Z-Kapsülünü kullanarak tüymüştü. 

Baronun adamları bu duruma epey bir sinirlenmiş gibi görünüyordu. Yüzlerindeki yeşil tüpler kaynama noktasına gelmişti. İkisini de etkisiz bırakmak için üstlerine doğru yürüdüler. Elleri ve ağzı çözülmüş Elias sakinliğini bozmaya başlamış gözleriyse öfkeden kırmızıya dönmüştü bile.. Eline jopunu vurarak bilinçsizce çocuğun üstüne yürüyen çete üyesinin olacaklardan haberi bile yoktu. 

Kötü bakışlı bir koruma.


Sırıtarak sopayı Elias'a kaldırmasıyla Elias'ın adamın çene altına yumruğu geçirmesi bir oldu. Zavallı adam yerden biraz yükselerek yere düşmüş, yerinden çıkmış çenesini yokluyordu. Durumu gören çete üyeleri ne kadar tırsmış olsa da üstlerine doğru yürümeye devam ettiler. Yeşil tüpleri azıcık kızarır gibiydi.

Kalabalıklardı, Elias ne kadar güçlü olsa da hepsini elinden geçirecek hali yoktu. Köşeye sıkışmışlardı. Tam o sırada havadan düşen bir bombanın patlamasıyla kendisi de dahil her şeyin yavaşladığını ve Ekko'nun arada özgürce olaya atladığını gördü. Garip hissediyordu. İstediğini yapabiliyor ama yaptığı şey bir türlü bitmiyordu. Zaman orada inanılmaz yavaşlamıştı. 

Bu sırada Ekko, dans ediyormuşçasına herkesi sopasıyla tek tek pataklıyordu. Bombanın etkisi yavaş yavaş geçerken işini bitiremediği sadece bir kaç çete üyesi kalmıştı. Zaman normale döndüğünde Doktor Klum harekete geçti ve kalanların suratında da prototip eldivenle güzel bir imza bıraktı.

Elias şaşkınlığını öfkesiyle örtmeye çalışıyordu. İlk defa böyle bir şey görmüştü. Zamanın bir varlık olduğunu hissetmişti sanki. Merakından öfkesinin etkisi hızla yok oluyordu. Tam bunu nasıl yaptığını soracağı esnada Doktor Klum;

"Bu lanet şeyi nasıl yaptığını ne kadar merak etsem de Baron gelmeden buradan hemen gitmeliyiz." dedi endişeli bir tonla.

Elias ve Ekko başıyla onayladı ve harekete geçtiler. 



İçeride yirmiye yakın adamı hastanelik etmelerine rağmen dışarıda beklenmedik bir kalabalık vardı. Baron olaylardan bir şekilde haberdar olmuş ve daha fazla adama haber vererek harabelere geri dönmüştü. Laboratuvardan çıktıkları gibi yıkılmış bir duvarın arkasına geçerek saklandılar. Doktor Klum nasıl kaçabileceklerinin planını yaparken Ekko'ya döndü:

"Laboratuvarda yaptığın şeye bir daha ihtiyacımız var."

Ekko, belinde ki Z-Kapsülünü kontrol ederek kafasını olumsuz bir şekilde salladı. Doktor buna ümit bağlamamıştı ancak yine de küfrünü etti. Öyle mucizevi bir silahın yardımı olmadan oradan çıkmanın oldukça zor olacağını biliyordu. Bu sefer Barona yakalanırlarsa sonları da iyi olmayacaktı. 

Doktor Klum'ın aklına hızlıca koşmaktan ya da bir şeyleri feda etmekten başka bir plan gelmiyordu. Onlar kadar hızlı koşamayacağını bildiğinden tek bir şansları vardı. Henüz bitmemiş eldivenleri Elias'a verip Ekko'ya buradan olabildiğince hızlı koşmaları gerektiğini söyledi. Elias bunu reddetmişti.

"Seni buraya kurtarmak için geldim, şimdi burada bırakamam!" Doktor Klum kaşlarını çatarak annesine sahip çıkması gerektiğini söyledi. Zira bu andan itibaren Klum ailesi Zaun'da çeteler arasında kellelerine ödül konulmuş bir aile olacaktı. 

Elias çaresiz bir şekilde ikna oldu. Doktor Klum'ın barona seslenmesiyle Ekko ve Elias etraflarından dolanmak için başka yöne doğru koşmaya başladılar. Elias'ın arkasından gelen Ekko, bizimkinin hızına ve sessizliğine hayran kalmıştı. 

Kapıya yaklaştıkları yer büyük bir açıklıktı. Burada yakalanmamak için Gölge Tarikatı'ndan olmak gerekirdi. Çaresizce şanslarını denediler ancak bir kaç adam onları duyduğu gibi "Buradalar!" diye bağırarak peşlerine düştüler.  Ekko ve Elias hayatlarında hiç olmadığı kadar hızlı koşmaya başlamıştı...


Devam edecek...

Hiç yorum yok