Header Ads

Neden Oyun Oynamalı ve Oynamamalıyız?


Yoğun, stresli bir günün ardından tüm yorgunluğunuzu atmak üzere bilgisayarınızı yada konsolunuzu çalıştırdınız ve bir hevesle aldığınız oyunu oynamaya atıldınız. Oynadığınız oyun Witcher gibi sürükleyici ve serüven dolu bir RPG, enfes görseller zevkin hız ve adrenalin ile buluştuğu Forza Horizon ya da taktik yaparak anlık refleksler verebileceğiniz Rainbow Six Siege olabilir. Her bir oyununun, oyuncusuna kattığı farklı zevkler ve gelişimler var. Kimisinin de verdiği zararlar.

Bu yazımızdaysa oyun oynamanın avantajlarını ve dezavantajlarını bilimsel ve objektif olarak masaya yatıracağız. Siz ve limonlu sodalarınız da hazırsa buyurun başlayalım.

PEKİ neden oyun oynamalıyız?

Özellikle Türk aile büyüklerinin bilincine yerleşmesi gereken bir konu var. 

Bazı oyunların içerik bakımından zararlı olabileceği psikolojik gerçeklere kıyasla doğru olabilir. Ancak bu zarar sizlerin çocuğunuzun oyun oynamaya itildiği zarardan daha büyük bir zarar değil. Biraz karışık mı oldu? Ufak bir örnekle özet yapalım;

Dijital bir ortamda oyun oynamak isteyen bir çok çocuğun ortak özelliği anne ve babasından yeterli ilgiyi görmemesi. Çocuk, oyun oynamasa dahi içerisinde normalleşmemesi gereken unsurlara sahip bir senaryo izlemek durumunda kalacak; Türk televizyon programları. Kadına şiddetin, basit ve düşük seviye konuşmaların, kişisel hakaret gibi konuların oldukça normalleştirildiği bu sanal dünya, çocuklara bir bilgisayar oyunundan daha gerçekçi ve normal geliyor. 

Bu sebepten çocuklara vakit ayırmak adı altında yapılan "aynı odada beraber televizyon izleme" aktivitesi çocukların kişisel ve karakteristik gelişimine bir oyundan daha fazla zarar veriyor, bunu kabul etmemiz gerekir. 

Özetle, çocuklarımızın illa oyun oynamamasını istiyorsak da onlara oyunların yerini dolduracak vakti de düzgün ve sağlıklı bir şekilde ayırabilmeliyiz. Ayıramıyorsak dahi bunun biz yetişkinlerin sorumluluğu ve sorunu olduğunu da unutmayın.

Asıl konuya geri dönecek olursak


Oyunlar her şeyden önce bizlerin gerçek dünyanın stresinden, gerginliğinden ve yoğunluğundan 2 adım geriye çekip kafamızı dağıtma ve başka şeylere odaklanma fırsatı sunuyor. Oyun içeriğindeki olayları biz denetlediğimiz ve sonuçlandırdığımız için bu bize bir filme kıyasla daha farklı bir zevk veriyor. 

Filmlerin zevki de bir başkadır tabii. Uzun lafın kısası; stres, canlı hayatına ruhsal ve biyolojik sağlık açısından çok büyük zararlar verebilen bir unsur. Özellikle yaşadığımız şu zamanı düşünürsek, oyunlar bu stresten arınmak için büyük bir nimet. 

Bazı oyunları Türkçe dil seçeneği olmadığı için zorunlu olarak yabancı dille oynamak zorunda kalıyoruz. Bu da bize zoraki olarak başka diller öğretiyor aslında. Oyun İngilizce diye sildiyseniz durum değişir tabii. Çevrimiçi oyunlar açısından baktığınızda da farklı bir avantajı daha var. Pratik yapma şansı! İster yazın, ister konuşun. 

İkisi de pratik bir deneyim ve her türlü yabancı dil bilginize olumlu bir şeyler katacak. İngilizceyi akıcı konuşan biri olarak söyleyebilirim ki; denendi ve onaylandı! 

Bir çok oyun kendi içeriğinde görsel, duyusal hafızanızı ve yeteneklerinizi, zihninizi, zekanızı, reflekslerinizi geliştirecek unsurlara sahip. Bu bir puzzle ya da dikkatlice dinleyerek daha sonrasında hatırlamanız gereken bir ses olabilir. 

Aniden tepki vermeniz gereken bir içerik de olabilir. Yine oyundan oyuna göre bir çok özelliğiniz geliştirebilecek şeyler olduğunu söylemek mümkün.

Oyunlar sosyolojik yeteneklerinizi ve ağlarınızı da geliştirir. Bu her ne kadar büyük oranda çevrim içi oyunlarda mümkün olsa da, insanın kişisel gelişimi için oldukça önemli bir detay. 

Çevrimiçi ortamda tanışacağınız insanlar size maddi/manevi farklı şeyler katabilir, siz onlardan bir şeyler alabilirsiniz.

Özellikle bazı oyunlarda oldukça farklı felsefik ve psikolojik yaklaşımlar bulunmakta. Okulda bile alamayacağız, öğrenemeyeceğiniz şeyleri oyunlardan öğrenebilir, farklı bakış açıları ve sorgulama yeteneği kazanabilirsiniz. 

Peki oyunların bu kadar yararı varsa ne zararı olabilir?

Burada konuşmaya başlamadan önce demem gereken şey kesinlikle; bir canlının en büyük nimeti olan suyun fazlası bile ona zarar verebiliyor hatta öldürebilecek duruma getirebiliyor. Unutmamamız gereken madde, her şeyin fazlasının zararlı olduğu. 

Dolayısıyla ne kadar oynamamız gerektiğini burada iyi kestirmemiz gerekiyor. Zira bilgisayar veya konsol başında hareketsiz şekilde saatler geçirmek özellikle fiziksel ve ruhsal olarak çok zararlı. 

Fiziksel olarak hareketsizlik başta en büyük faktör olmak üzere; obez, kalp ve damar hastalıkları gibi insan hayatı ciddi tehdit oluşturan rahatsızlıklar bizleri karşılayabilmekte. 

Ruhsal olarak da sanal bir dünyaya kapanmanın getirdiği etkiyle asosyal olmak, bunun beraberinde nadiren de olsa gelecek bazı kişilik bozuklukları da bulunmakta. 

Hatta hayat koçluğu da yapacak olursam; şu kısacık ömrümüzde büyük bir vakit kaybı aynı zamanda. Zira zamanımızı farklı şeylerle de geçirmek; çalışmak, farklı hobiler edinmek, araştırmak, fiziksel olarak sosyalleşmek, gezmek insan gibi bir canlı için bu zamana ayak uydurmak açısından da oldukça önemli.

Ayrıca bazı oyunlara kendimizi fazla kaptırmamız, "oyun" oynadığımızı unutmamız (özellikle rekabetçi oyunlarda) bizleri stresten ve gerginlikten uzaklaşalım derken buna daha da çok yaklaştırabiliyor (Siz biliyorsunuz o oyunları). 


Ekstra olarak söylemek istediğim diğer şeyse şu; özellikle 2021-2022 yılı özelinde çıkan oyunlar üzerinden konuşacak olursak, bir iki gün içerisinde bitecek bir oyuna en az 500-600 lira vermek ne kadar doğru ve mantıklı bir tercih? 

Verdiğin paranın değip, değmeyeceğinin bir garantisi dahi yok (o kadar pahalı olmasa da bknz. Cyberpunk faciası). Malum yaşadığımız coğrafyanın sosyoekonomik durumları bariz bir şekilde ortadayken...


Sanırım bu konu üzerinde bu kadar durmak yeterli. Umarım iyi açıklayabilmişimdir. Bir sonraki yazılarda görüşmek üzere. O zamana kadar bol bol su içmeyi ve limonlu sodanızı tüketmeyi unutmayın. Sağlıcakla!

Hiç yorum yok