Header Ads

Ön İnceleme: Enlisted



War Thunder’ın yapımcı şirketi Gaijin Entertainment’ın, tank, uçak ve bilimum savaş makinesi ile yakaladığı başarıyı, tarihi gerçekçiliği de göze alarak, MMO-FPS’e taşımak için attığı bir adım olan Enlisted bize Battlefield vari bir deneyim sunuyor.

Bildiri:
Oyun hala beta aşamasında olduğu için birçok şey değişime tabi tutulabilir, eklemeler ve çıkartmalar yapılabilir. Bu tarz şeyler gözlenmesi halinde, işbu inceleme kendini güncelleyerek tekrar gün yüzüne çıkabilir.

Enlisted, bir F2P yani en sevdiğimiz tür olan oynaması bedava oyunlardan. Oynaması bedava oyunların birçoğunun sorunu olan P2W, yani kazanmak için para öde, geyiği bu oyunda hissedilmiyor. Hissedilmiyor diyorum çünkü para ile avantaj sağlanmıyor demek tam doğru olmaz. Oyun her ne kadar para ile kazandırmıyor olsa da ileride anlatacağım level ve geliştirme sistemlerinde avantaj sağlıyor ve dolaylı yoldan oyuna etki edebiliyor. Bu yüzden hissedilmeyen ama arkadan itekleyerek zafere katkı sağlama imkânı olan bir ödeme sistemi mevcut. Gerek premium alarak gerek de birlik, silah veya erlere para harcayarak cephanenizi, hesabınızı güçlendirmeniz mümkün. Buna rağmen oyun P2W değil ve bu sistem oyun zevkinden bir şeyler eksiltmiyor.


Oyunda şu an oynanabilir 3, geliştirilebilir 2 ve yakında açılacak bir cephe bulunuyor. Tarihsel gerçekçilik de burada başlıyor. İlk cephemiz Moskova’da sadece Rus ve Alman birlikleri ile oynayabiliyoruz. Normandiya cephesinde Amerikan ve Alman, Berlin cephesinde ise tekrar Rus ve Alman birlikleri ile oynanıyor. Bu cephelerde sadece o savaşlara katılmış birlikler, silahlar ve ekipmanları kullanabiliyorsunuz. Her cephede kendi içinde silahlarınızı ve birliklerinizi görev yapıp deneyim kastıkça geliştirebiliyorsunuz. Hiçbir geliştirme bir diğer cepheye yansımıyor. Cepheler 50 bölümden oluşuyor. Bölüm atladıkça yeni birlikler açıyorsunuz ve her birlik kendisi ile eşleştirilmiş bir silahı açıyor.

Birlikler içinde, aktif piyade sayısı veya kazanılan deneyim gibi geliştirmeler yapılabiliyor. Birliğinize katılacak yeni erleri ise oyun içinde verilen kartlar ile temin ediyorsunuz. Bu sistem silahlar için de geçerli. Açtığınız birim keskin nişancı diye özel tüfeği ile gelmek yerine ülkenin ana silahı olarak belirlenen silah ile geliyor, silahı yine kartlar ile lojistik bölümünden temin ederek piyadeye zimmetleyebiliyorsunuz.


Piyadelerde de bir seviye sistemi mevcut. 1-5 seviye arası gelen erler, seviyesi kadar perk alabiliyor. Seviyesini ise akademiye yollayarak yükseltebiliyorsunuz fakat TFT mantığı gibi işleyen akademiye 3 tane er yolluyorsunuz ve sadece biri, bir üst seviye olarak geri geliyor. Bu er seviyesi benim oyunda en saçma bulduğum şeylerden biri, etkisini asla hissetmedim. Öyle ki seviye 5 keskin nişancımı bırakıp yerine 1 seviye keskin nişancımı koyduğumu fark dahi etmedim. Perk konusu oyundaki kesinlikle geliştirilmesi gereken noktalardan birisi olarak karşımıza çıkıyor.

Oyunun geliştirme ve özelleştirme sisteminde bir piyadenin kullanacağı el bombasına kadar her şeyi kartlarla almamız ve bunun çok kolay da kazanılamaması oyunda herhangi bir “son” seviye olması mevzusunu engelliyor denilebilir. Oyun asla bitmeyecek ve optimal birliklere asla kavuşamayacakmışım gibi hissediyorum… Buna rağmen oyun aksiyonundan bir şey kaybetmiyor.



Oyunun asıl mevzusuna, aksiyonuna gelmeden önce birlik sınıflarından da kısaca bahsedeyim. Piyade, otomatik tüfek kullanan taarruz sınıfı, keskin nişancı, hafif makinalı tüfek kullanan destek sınıfı, mühendis, tankçılar, pilotlar, patlayıcı uzmanları, telsizci, alev makinesi operatörü gibi sınıflar mevcut. Telsizci dışında her sınıfın olayı anlaşılabiliyor, bu yüzden telsizcinin topçu saldırısı çağırmaya yaradığını belirtip aksiyona geçelim.

Öncelikle oyunda silah hissiyatı çok güzel verilmiş. Silahlar aşırı çeşitli ve kullanması zevkli. Savaş hissiyatı ise bazı anlarda öyle bir kaosa sürükleniyor ki bir köşeye geçip gerçekten işlerin sakinleşmesini beklediğiniz oluyor. Mermilerin vızıltısı, ıskaladığı zaman sekme sesi, ortam sesleri, patlamalar derken oyun sizi içinde kaybedebiliyor. Oyunun sinir bozduğu yer de burada başlıyor. Oyun bazen gerçekten bir sinir stres objesi haline geliyor. Özellikle bombardıman altındayken veya karşı topçu birliği üstünüze üstünüze bomba yağdırmaya başladığında, shellshock dediğimiz, patlama şokuna girip çıkamadığınız uzun sürelerde ve hatta direkt olarak çaresizce öldüğünüzde gereğinden fazla gerçekçi hissediyorsunuz.


Oyunun eleştireceğim bir diğer tarafı ise güzel bir yere pustuktan sonra adamı vurduğunuzda, kabak gibi etrafınızda kırmızı çizgilerle adamın yattığınız yeri görebilmesi. Bu da bir sonraki askere geçip direkt olarak size karşılık verilebilmesini sağlıyor. Bu yüzden keskin nişancı gibi daha sabit oynanan rolleri zor hale getiriyor.

Bundan dolayı olacak ki oyunda bir de “yalnız kurt” modu, Lonewolf, mevcut. Bu modda birlik mantığı tamamen siliniyor ve seçtiğiniz askerleriniz ile oynuyorsunuz fakat haritaların büyüklüğü ve savaş hissiyatından kaynaklı olarak bu mod bana zayıf geldi ve fazla oynamadım.

Oyuna eklenecek birçok şey olduğu bilinen bir gerçek. Birtakım dengelemeler ile bombardıman ve topçu olaylarının da dengeleneceğini ve daha az rahatsız edeceğini düşünüyorum. Bu açıdan oyun beta sürecinde iken denenmeye ve erkenden başlamaya müsait, arkadaşlar ile gerçekçi bir 2. Dünya Savaşı deneyimi yaşamak için birebir. Beta dönemlerinde birçok oyun oynamış biri olarak şu ana kadar en sancısız ve eğlenceli betalardan birine tanık olduğum için bu oyunu gönül rahatlığı ile önerir, en azından bir denenmesi gerektiği konusunda ısrar ederim.

 

Savaş alanında görüşmek üzere!


 

2 yorum:

  1. ananızı sikeyim oyucu sayısı nerde deli domuzlar

    YanıtlaSil
  2. Aga oyuncu sayısı yazdık arkla bura çıktı ne alaka yarraklar

    YanıtlaSil