Header Ads

Geçmişten Günümüze Mario: Super Mario Galaxy (2007)



Uzun zamandır bu serinin yeni yazısını yazamamıştım. Super Mario Sunshine sonrasında bastıran yaz sıcakları, ne oyun oynayabilmeyi, ne de uzunca süreler sabit bir yerde oturabilmeyi mümkün kılıyordu. Havalar serinledi, yeniden oyun oynayabilmeye başladım. 

Yaklaşık 5 ay sonra yeni yazımı yazabildim, bu arada küresel ısınmanın etkilerini de görebiliyoruz, eskiden daha kısa sürerdi bu fazla sıcak olma olayı.



 Super Mario Galaxy’i oynamadan önce korkularım vardı. 

Karmaşık olmasından ve bu sebeple oynayamayacağımdan çok korkuyordum. Çünkü gameplay videolarına bakarsanız sıradan bir oynanış şekline sahip değil. Size söylemeliyim ki korktuğum başıma gelmedi, öyle kıvamında yavaş yavaş zorlaşıyor ki suda pişirilen kurbağa gibi alışıyorsunuz oyuna. 

Bu oyunu farklı yapan şey platform öğelerinin tamamının kütle çekimine sahip olması. Her bir seviye farklı bir galaksi olarak adlandırılıyor ve bu galaksinin ortasında çoğu galakside olduğu gibi bir kara delik var. Her ayrık havada asılı kalan platform öğesi bir gezegen gibi davranıyor.

 Einstein’ın fikirleri bu oyunda kullanılmış kesinlikle. Fakat tek bir eksik var, o da platformdan düşünce karadelik tarafından kapılıyoruz ve o esnada uzaya uzaya emilmiş olmamız gerekirken gördüğüm kadarıyla Mario’nun bütünlüğü pek bozulmuyor. Keşke spagetti formunda bir Mario da görseydik.

 Her Mario oyununda yıldızlara pek çok kez rastladık ve çoğunda yıldızlar sadece var olduğu için vardı, hiçbir açıklaması yoktu. Tabii ki Galaxy adını koyarsan yıldız meselesini de açıklayacaksın değil mi? Bu kurtardığımız yıldızlar Luma adını almış yavru yıldızlardır, büyüyünceye kadar kendilerine Prenses Rosalina göz kulak olur ve büyüdükleri zaman farklı gök cisimlerine dönüşürler. Rosalina’nın bize dediğine göre bu bahsedilen Luma'lar ilerleyen dönemlerde yıldız, kuyruklu yıldız ve hatta bütün bir galaksi olabiliyormuş.

 

Peki hikayemiz nasıl uzaya çıkıyor? Mario alt tarafı mantar kafalı kötü karakterlerin kafasını eziyordu… Bu durum Bowser’ın uçan gemilerle ve bir UFO’yla Prenses Peach’ın krallığına saldırmasıyla değişiyor. Prenses Peach’ın kalesinin etrafını UFO’nun lazerleriyle kesiyor ve uçan gemilerinin çapalarıyla kaleyi kökünden tutup, prensesi kalesiyle beraber kaçırıyor.

 Prensesi, kalesiyle beraber kaçırırken Mario’da kaleye atlayıp uzaya çıkıyor ve kaleden atılınca da uzayda boşluğa düşüyor. Bütün olaylardan sonra Prenses Rosalina ile yolumuz kesişiyor ve bu garip güzel insanla tanışıyoruz. Kendisinin yaşam alanı ve uzay gemisinin hareketlenebilmesi için yeteri kadar yıldız toplamamız gerekiyor ve yıldızları toplamamız sonrasında bizi Prenses Peach’i kurtaracağımız yere götürüyor. 

 Oynanışta platform öğeleri hariç nasıl değişikler var derseniz diyeceğim tek şey, kalıcı bir yükseltme yok. Tamamı süreli olacak şekilde olan bazı klasik yükseltmeler mevcut. Örnek olarak Fire Flower var ama müzik bitince sona eriyor. Klasik yükseltmeler haricinde platforma özel lavın üstünde yürümeyi, suyun üstünde yürümeyi sağlayan yükseltmeler de geliyor ve tabi onlar da süreli ve müzik bitince yok oluyor.


Müzikle sona ermeyen iki yükseltme deneyim edebildim; Birisi yay olmamızı sağlayan yükseltme, öbürü de arı olmamızı sağlayan yükseltme. Yay yine hasar alınmazsa ölmezsen falan bölüm sonuna kadar kalıyor iyi de arı olunca su temas edince direkt elde ettiğimiz yükseltme gidiyor.

 Super Mario Galaxy kesinlikle insanı yoracak bir zorluğa sahip değil, zevk almamıza engel olacak kadar kolay da değil. Bölümler bitirildikçe tatmin hissini yaşatan aynı zamanda inanılmaz bir zorluğa sahip olmayan o zamanlar için 20 yılı aşkın tecrübesi ile Nintendo adeta şov yapmış. Bütün oyun severlerin imkanları olursa bu güzel oyunu deneyimlemesini isterim.


 Super Mario Galaxy'e emanet olun ve hoşça kalın.



Hiç yorum yok