İNCELEME: HALF-LIFE 2
İlk Half-Life oyunun remake haline inceleme yazmışken devam oyununa yazmamak olur mu? Tabi ki de olmaz! O ki 1998 yılında çıktığında tüm dünyada ses getiren Valve, ikinci bombasını da 2004 yılında patlatmıştı. Öyle ki Metacritic'de baktığınızda PC platformunda en yüksek puanlı oyun olarak da namı bulunmakta. Bu seneye kadar oynamadıysanız sizin adına üzülmekten başka bir şey yapamam...
İlk Beşe Üç Tane Yapımını Sokan Koca Yürekli Valve <3 |
2004 yılları tüm dünyada teknolojinin çağ atladığı yılların başlangıcıydı desek yalan olmaz. 2004'ü takip eden yıllarda sadece Half-Life 2 gibi değil, Doom 3 gibi grafiksel açıdan devir atlamış bir sürü oyun piyasaya sürülüyordu. Bunun dışında 3G'ye geçme devri gibi durumlar yaşanmaktaydı. Açıkçası o seneler zaten dünya, teknolojik açında bir gelişme içindeyken oyun piyasası da nasibini aldı. Hala o dönemlerden çok iyi oyunlar oynama şansına sahibiz. Bu bilgiler ışığında incelememize geçebiliriz.
İlk oyunun sonunda G-Man tarafından işe alınan Gordon, olaylardan 20 sene sonra Şehir 17'de kendini bir trende uyanmış şekilde buluyor. Black Mesa kazasından sonra yarıkların kapatılamaması nedeniyle dünyaya uzaylı bir ırk hakim olmuş ve insanlar köleleştirilmişti. Bunun üzerine G-Man'in işverenleri birtakım isteklerde bulundular. Gordon, insanların isyanına öncülük etmek üzere bulunduğu zaman boşluğundan çıkarıldı. Böylece oyunumuz başlamış oldu.
Zaten bahsetmiştik ama ben tekrar üstünde durmak istiyorum. 2004 yılı teknolojik olarak dünyada fırlama yapılan bir yıldı. 2004 yılına göre baktığımızda Half-Life 2'nin grafikleri gerçekten kafaları patlatan derecede iyi grafiklerdi. Günümüze kıyasla çıkan birçok oyundan da hala daha iyi grafiklere sahip olduğunu söylesek yanlış olmaz :D.
Bu iyi grafiklerin yanına Source oyun motorunun gerçekçiliği ve detaycılığı eklenince Half-Life 2 klasik bir FPS oyunu olmaktan daha fazlası oluyor. Birçok eşyayla etkileşime geçebilmemiz, eşyaların patlaması, uçması, ölen karakter modellerinin hazır animasyonla ölmesi yerine, olduğu yere yığılması gibi etkenler aslında oynadığımız kurgu dünyasına adapte olmamıza büyük katkılarda bulunuyor.
Oyunun soundtrack listesi de keşfedilmemiş bir kripto para gibi değerli diyebilirim. Valve gerçekten oyun işine girmeden önce müzikle mi uğraşıyordu bilmiyorum ama yaptıkları veya yapımına yardımcı oldukları bütün oyunlardaki müziklerin mükemmel olmasının başka açıklaması da olduğunu düşünmüyorum. Zaten mükemmel bölümlere sahip olan oyunun da tam etkileyici noktalarında böyle vurucu müziklerin girmesi oyunu gerçekten efektif kılıyor.
Oyunda değişen bölümlere göre gelen yenilikler ya da değişen atmosferden bahsetmiştim. Biraz örnekler vermek gerekirse Ravenholm bölümü oyunun en gergin, en korkutucu ve en karanlık atmosferine sahipken, otoyol bölümlerinde denize karşı güzel manzaralar varken, aynı zamanda kumlara basmamamız gerektiğinin aklımızda bulunması da sırf o bölüme has olması gibi gibi değişiklikler içeriyor. Farklı aletler, araçlar kullanırken bazı bölümlerde bulmaca çözmemiz, Half-Life'ın kesinlikle dümdüz bir FPS oyunu olmadığının en büyük kanıtıdır.
Valve'ın iki demirbaşından ikincisini ve dünyada en çok en ses getiren oyunlardan olan Half-Life 2'yide incelemiş olduk. Bu yazının incelemeden daha çok tekrardan bir hatırlatma tadında olmasını istedim. Üstelik hala daha oynamamış şanssız arkadaşlar varsa da umarım teşvik olmuştur. Tüm Mecmua okurlarına iyi günler dilerim!
Post a Comment