Header Ads

Geçmişten Günümüze Mario: Super Mario Sunshine (2002)


  Super Mario oyunlarına uzun bir ara vermiştim. Sebebi de Super Mario 64 oyunu ağzımda kötü bir tat bırakmasıydı. Şimdi 6. neslin göz bebeği ve ana seriden 6. nesildeki tek Mario oyununu oynadım.

 Oyunda Mario ve Prenses romantik bir tatile çıkmak için Delfino adasına gidiyorlar. Delfino adasına gider gitmez Mario tutuklanıyor. Sebebine de “Adamızın her yerini leş gibi yaptın, pis insan!” diyorlar. Mario mahkemeye çıkarılıyor ve adayı temizlemekle cezalandırılıyor.


Mario ve prensesin uçak yolculuğu 

 Mario'ya su püskürtücü bir cihaz veriliyor ve adanın her yerini köşe bucak temizlemesi isteniyor. Temizlerken bizim bir kopyamız karşımıza çıkıyor ve şehir halkının Mario’yu suçlamasının altındaki sır perdesi aralanmış oluyor. Kopyamız elindeki fırçayla her yere boya ve çamur saçıyor ve etrafı pisletiyordu. Kendisini yakalayınca bunları yapanın Bowser Jr. olduğunu öğreniyoruz.


“Düştüm mapus damlarına öğüt veren bol olur”

 Bowser Jr. sonrasında Prenses Şeftali’yi ona "Anne." diyerek kaçırıyor ve oyunun bu olaydan sonraki amacı prensesi kurtarmak oluyor, yine. (G.Ş. Notu: Vaov, hiç beklemiyorduk!) Oyunda 7 tane esas seviye var ve pek çok kere oynanıyor. Pek çok kere oynanması Super Mario 64’deki gibi irrite edici değildi. Her girişte, haritada pek çok değişim oluyor ve Super Mario 64’deki gibi diğer toplanması gereken öğeleri görürken sadece birini almak zorunda kalmıyorsunuz.



 Oyunda toplanması gereken öğeler “Shine” olarak adlandırılıyor, yani güneş parıltısı. Oyunda toplam 120 tane güneş parıltısı mevcut. Ben seksen taneye yakın topladım ama minimum 50 tane toplamanız oyunu bitirmenize yetiyor.



 Eski oyunların kanayan yarası diyebileceğimiz bir şey var ki oyunu bitirmeniz için ne yapmanız gerektiğini tam kestiremiyorsunuz ama neyse ki ben sizin yerinize oynadım ve deneyimledim. Oyunda 7 farklı alanda 7. bölüme gelip o alandaki Mario’nun kopyasını yakalamamız gerekiyordu. Zaten oyunun başında 1 güneş parıltısı kazandığımızdan 7x7’den 49 tane parıltı kazanarak 50 tane parıltıyla oyunun sonuna gelebiliyorsunuz.

Mario’nun kopyası

 Oyunun sonu dediğimiz yer Korona Dağı. Şaka değil gerçekten Korona Dağı. Bir buçuk seneden beri hayatımızda belli kısıtlamalara sebebiyet veren virüsün adını burada görünce biraz da irkilmedim değil tabi ki.



 Oyundaki hoplama zıplamalar haricinde tek farklı özelliğimiz su püskürtme makinesi ve farklı başlıkları. Evet, Super Mario Sunshine klasik güçlendirmeleri içermeyen Mario oyunlarından biri. Oyunun başlangıcında etrafa su atabileceğimiz ve yere su sıçratarak havada asılı kalabilmemizi sağlayan iki başlıkla geliyor. 

Sonrasında yerden bir anda çok yükseğe fırlamamızı sağlayan bir roket başlığıyla, etrafta çok hızlı koşmamızı sağlayan hatta suyun üstünde bile hareket etmemize olanak veren bir başlık da ekleniyor.



 Oyun biraz zor, bazı bölümler çok ters gelebiliyor ve uzun süre aynı yerde takılı kalabiliyorsunuz. Fakat yine de modern bir Mario oyunu olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Oyunun bitişindeki Bowser ve oğluyla yaptığımız kavga beni pek tatmin etmedi ama oyunun geri kalanındaki zorluktan sonra biraz rahat bir dövüş bence sıkıntı değildi.

 Oyunun sonundaki sinematik sahneler çok hoşuma gitti. Bowser oğluna prensesin gerçek annesi olduğunu söylemeye çalışması çok güzeldi. Bu son sahne de Bowser Jr.’ın Mario ile bir kez daha kavga etmek istediğini söylemesiyle sona erdi.



 Oyunla alakalı aşağı yukarı neredeyse her şeyi anlattım galiba. Oyunu kime tavsiye ederim derseniz, bu oyunu Super Mario Odyssey, Super Mario 3D  Land ve 3D World oyunlarını oynamış, sevmiş, tadı damağında kalmış ama hala 3D Mario oyunu açlığı çeken arkadaşlara önerebilirim. 

Oyuna kötü demiyorum, güzel ama daha güzelleri varken önce onları oynamanızı tavsiye ederim. Şimdilik hoşça kalın ve görüşmek üzere.



Hiç yorum yok