Header Ads

Gwen: Kutlu Terzi | Öyleyse, Sıra Bende!



Makasınız, iğneniz ve ipliğiniz hazırsa size çok güzel bir yazı dikmek istiyorum amaan şey yazmak istiyorum. Çok güzel bir bebek ve hanımı onu çok tatlı bir şekilde dikmiş. Mavi saçları rengarenk gözleri ile peri gibi.. Kocaman bir makası var kullanmaktan asla çekinmiyor. Hatta iğleri var ve çok iyi fırlatıyor, biz bile çok şaşırıyoruz. O, bu dünyayı ve ona verilmiş bu yaşamı korumak istiyor. 

NE OLACAĞINA BEN KARAR VERECEĞİM!

Çoktan yıkılıp gitmiş Camavor Krallığı'nda bir zamanlar başkentten çok uzakta bir köy bulunuyordu. Bu köyde yaşayan kendi halinde genç bir terzi bulunmaktaydı. Bu terzi kendine bir oyuncak bebek yapmış ve bu çok sevdiği bebeğe Gwen ismini vermişti.

Gwen geçmişte kalan her şeyi sevgi dolu hatırlıyor. Terziyle bebeği bütün gün dikiş dikerek geçirirdi. Terzi kız, iğne iplik ile dikiş dikerek bebeği tüm gün yanında hareketsiz elleri ile makası tutardı. Geceleri ise kızla bebeği yemek masasının altına girer, Gwen'i oyuncak düellolara davet eder, silah olarak seçtiği çatal-bıçakla Gwen'in makasına çarpardı. Bu şıngırtılar mum ışığıyla aydınlanmış mutfakta yankılanırdı. Fakat zaman geçti, oyunlar bitti, ışıklar söndü.

Gwen bunun nedenini anlayamadı, ayrıntıları hatırlamaya her çalıştığında içinde ince bir sızı hissediyordu. Adını ve yüzünü hatırlayamadığı bir adamın bu sıkıntıya sebep olmasından çok mutsuzdu. Anılar okyanus dalgalarına karıştırırken Gwen unutulup gitti. Yüzyıllarca hareketsiz ve sessiz yattı. 


Bir gece, gözleri açılıverdi. Kendini evinden çok uzakta, gölgeler içinde bir sahilde uyanık bulmuştu. Ne olduğunu bilmediği bir sihir onu kanlı canlı, elleri ayakları tek başına hareket eden bir genç kıza dönüştürmüştü.

Gwen hayatı sevinçle kucakladı. Kumlarda seke seke koştu. Onu sarmalayan rüzgarı sevgi ile kucakladı. Gözlerinin ne kadar uzağı seçebildiğine hayret ediyor, dokunabildiği her şeyin keyfini çıkartıyordu. Bu güzelliklerin içinde hayretle etrafına bakarken bin yıldır orda öyle kalmış eşyalar dikkatini çekti. Yerdeki kırık sandık ve yanındaki nesneler ona tanıdık geliyordu. Makas. İğneler. İplik.

Gwen bunları hemen tanıdı. Bunlar, onu yapan kızın aletleriydi. Parmakları aletlere değdiği an ellerinden ışıkla parlayan bir sis fışkırdı. Bu sis Gwen'e onu sarmalayan ılık ve güvenli bir his veriyordu. Fakat bu sihre sadece Gwen çekilmiyordu. 

Adada kol gezen bir sis aniden hücum etti. Bu siyah sis, kıvrılıp bükülerek korkunç hortlaklara dönüştü. Varlığını yeni fark ettikleri Gwen'e çekilmişlerdi. Onda açlıklarını doyuracak bir şey vardı. 

Hortlaklar ona saldırırken Gwen'in cesareti asla kırılmadı. Makasını onlara saplamaya başladı. Bu sırada fark ettiği bir şey vardı. Işıltılı sis çoğalıp havayı dolduruyor, aletleri büyültüp onları sağlamlaştırıyordu. Sıradan çelikten ruh sihrine çeviriyordu. Bu Gwen'i iyice neşelendirmişti. 

Fakat hortlaklar pes etmek ne demek bilmiyordu. Sürekli Kara Sis'ten güç alıyor ve sayılarını artırıyorlardı. Gwen çevresinde tanıdık bir acı hissetti. Çevresinde hortlaklarla doldukça bastırdığı anıları ortaya çıktı. Sahibinin hasta, yaralı ve acı içinde yatan hali gözlerinde canlandı. Yanında bir adam duruyordu. Gwen, adamın yüzünü sonunda hatırlamıştı. Viego.



Bu adı anımsayınca Gwen'in dizlerinin bağı çözüldü. Sahibiyle geçirdiği anları özlemle anımsadı. Daha sade, daha mutlu bir yaşamları vardı. Makasına son kez baktı. 

Gwen o an inanılmaz bir şeyin farkına vardı. Onu yapan sahibi, Viego denen adamın hastalıklı kibrine kurban olmuş ve dünyadan tamamen silinmişti. Sahibinin onu biçip dikmekte kullandığı aletler şimdi Gwen'in ellerindeydi. Gwen bunun tesadüf olmadığına inandı veya inanmak istedi. İçinin derinlerinde sahibinin onunla olup mücadele ettiğini hissediyor hatta bunu biliyordu. Gwen bu hediyeyi görmezden gelemezdi.

İğneleriyle ipliğini kapıp Kutlu Sis bulutlarını dikip biçti ve hortlak sürüsünü püskürttü. Makasını, sahibiyle mutfak masasını altında oynadıkları savaş oyunundaymış gibi hızla ve tüm gücüyle savurdu. Hortlaklar çok geçmeden yok oldu.

Gwen zafere ulaşmıştı ama savaşının yeni başladığını biliyordu. Bu hayaletlerin Viego'yla bağlantılı olduğunu, bu kötü ve tiksinç acının dünyaya yayılmasından onların da sorumlu olduğunu içten içe biliyordu. Kaybedecek vakti yoktu. 

Kara Sis'in peşine düşüp bedeli ne olursa olsun onu durdurmaya karar verdi. Gwen bu işin zor olacağını biliyordu ama canlı olmanın zevkine de doyamıyordu. Kendine bahşedilen bu lütfun ne kadar süreceğini kim bilebilirdi?

Gwen şimdi bulduğu bu eşsiz yaşama şansını her şeye rağmen boyun eğmeden olumlu bir güç olmaya kullanıyor. Runeterra'nın her yerini gezerek mutsuz ve acı çeken herkese neşe götürmeye kararlıydı. Gwen her anın kıymetini biliyor ve her adımını amacı uğruna atıyordu. 



Hiç yorum yok