Header Ads

İNCELEME: BLACK MESA


İKİ GÖZÜMÜN ÇİÇEĞİ: BLACK MESA



Evet sayın Mecmua okurları, beklenen zaman geldi çattı. Sıra yazdığım tüm incelemelerde sürekli övdüğüm, iltifatlar yağdırdığım oyunun mükemmel bir "remake"ine geldi. Farkındaysanız remake diyorum çünkü bu oyun gerçekten bir remake! Aslında bu oyunu incelemekten çok bir sayfa dolusu övgü olacak. Şimdiden kemerleri bağlayın çünkü yıllar önce Black Mesa'da gerçekleşen kazaya bu sefer mükemmel grafiklerle şahit olacağız!




Nereden başlayacağımı bilemiyorum. Öncelikle bu yapımın bağımsız geliştirici olan Crowbar Collective tarafından yapıldığını belirtelim. Tabii ki 2004'de yapımına başlanan bu remake için Valve de desteğini esirgememiş. Oyunu belli ölçütlere göre incelerken tabii ki de yapımcı ekibini de ara ara övmeyi unutmayacağız .

Bu oyuna ısrarla neden remastered değil de remake diyorum müsaadenizle önce bunu açıklayayım. Remastered dediğimiz şey, eskiden çıkan bir oyunun grafiklerinin üzerinin cilalanıp parlatılıp yeniden piyasaya sürülmesidir ki bunu zaten genelde yapımcılar orijinal oyun sahiplerine bedava vermektedirler. Ancak remake denen olayda böyle olmuyor. Adı üstünde işin içinde tekrardan oluşturma süreci var. Karşımızda GoldSRC motoru kullanan emektar Half-Life oyunumuzu alıp güncel Source motoruna oturtmuş bir yapım duruyor. 

Üstelik Source motorunda çıkış yapan gördüğümüz oyunların aksine bu oyun güncellemelerle daha iyi kaplamalara sahip. Bunun dışında ise, Half-Life'daki akış tabii ki burada da aynı şekilde sürmekte ama bazı şeyleri aynı şekilde yapmayı seçmemişler. En basit ve erken karşılaştığımız örneği Gordon'ın levyeye kavuşma süresi. Normalde kaza gerçekleştikten ve test alanından çıktıktan kısa bir süre sonra levyeyi alıp yolumuza devam ederken, Black Mesa'da belli bir süre levyeye sahip olamıyoruz ve silahsızken zombilerle karşılaşmamız da işin rengini gerçekten değiştiriyor.

Half-Life'tan değişik olan veya ekleme yapılan kısımlara devam ederken sürekli bahsedeceğim. Ancak böyle hızlı bir oyun oynarken aynı zamanda yağ gibi akan dört dörtlük grafikler görmek oldukça tatmin edici. Crowbar Collective'i yaptığı işten ötürü takdir ediyorum. 30 civarı bir nüfusu olan bir ekiple bunları başarmak her yiğidin harcı değildir.




Silahlar, çatışmalar ve aksiyonlar oldukça tatmin edici. 1998 yılında çıkış yapmış bir oyun olmasına rağmen o grafiklerle o aksiyonu yaratan oyunun zaten bu grafiklerle tekrar geldiğini bilmek yeteri kadar nefes kesiciydi. Onu deneyimlemesi ise bambaşka! Half-Life mekaniklerini sevenlerin zaten benim ne demek istediğimi iyi anlayacaklarını biliyorum. 

Bu zevki baltalayan tek eksi özellik -bu Half-Life'ta da mevcuttu- NPC düşmanların auto-aim'e sahip olması. Attıkları hiçbir atışı kaçırmamaları yer yer insanın gerçekten moralini bozabiliyor. Bu yüzden HECU birlikleriyle veya Black Ops ajanlarıyla çatışmak yer yer zulüm gibi gelebiliyor ama sıkıntı yok. Genel çatışma hissiyatına yaydığımızda aldığımız tatminin yanında devede kulak kalıyor.




Black Mesa'yı çoktan deneyimlemiş şanslı kişilerin değinmemi beklediği o noktaya geldik. Xen bölümleri... Xen bölümüne gelene kadar oyunu gerçekten büyük bir hızla oynarken o portala atladıktan sonra ki durgunluğumu anlatmam zor. Discord'da bir editör arkadaşım ve genel yayın yönetmenimize de yayın açtığım sırada herkesin işi gücü bırakıp yayını izlemeye başladığını da belirtmem gerek. (G. Yayın Yönetmeni Notu: Gerçekten mükemmel yapmışlar.) 

Xen bölümleri Black Mesa incelemesinde gerçekten ayrı bir paragraf açılmayı hak eden bölümler ki zaten kendisi bu oyuna remake dememizi gerektiren bölümdür. Half-Life'a kıyasla Xen bölümleri neredeyse sil baştan yapılmış diyebiliriz. Günümüz teknolojisinin gücünden faydalanarak Xen'de mükemmel grafik kasan Crowbar Collective "Bunu sadece görüntüde bırakmayalım!" diyerek bölüm dizaynına da yansıtmış. 

Sadece Xen'de değil genel olarak oyunda da bölüm geçmeye dayalı bazı bulmacalarda yenilik eklenmiş ancak Xen'de bir sil baştan söz konusu diyebilirim. Half-Life 2'den alışık olduğumuz fişleri takıp çıkartma muhabbeti buraya da afiyetle yedirilmiş. 


,
Namı Değer Gonarch


Xen'den sonra yine Xen gezegeninde de olsak geçtiğimiz bölümlerin konsepti değişiyor. Gonarch's Lair dediğimiz bölümde normalde Gonarch isimli yaratıkla iki kere kapışıyoruz. İlk kapışmada ortamdan kaçan Gonarch başka yerde bizi tekrar sıkıştırmaya çalıştığında öldürüyorduk. Black Mesa'da da genel olarak mantık aynı olsa da bazı kovalamaca sahneleri gerçekten oyunu bilmeme rağmen adrenalinimi tavan yaptırmayı başardı.

Özellikle bir noktada kaçacak noktam kalmamışken küçük bir deliğe son anda saklandım. Bir bacağıyla beni yakalamaya çalışırken, gaz püsküren bir bitkiye ateş etmemle uzattığı bacağının alev alması bir oldu. Cıyak cıyak bağırarak oradan uzaklaştı. Bu gibi değişik sinematikler ve animasyonların eklenmesi Black Mesa'yı gerçekten de hoş hale getirmiş. 




Black Mesa'da gerçekten canımı sıkan tek konuya geçmeden önce gözüme çarpan bir detayı anlatmadan geçmek istemiyorum. Normalde Half-Life'da zombi dediğimiz yaratıklar, kafalarına headcrab atlamış bilim adamlarıydı. Black Mesa burada çeşitliliğini artırmış, dünyadayken güvenlik görevlisi zombisi, Xen'de ise tıpkı Gordon gibi HEV Suit giyen zombiler de eklemiş. Bilim adamı zombilere göre bu ikisini öldürmek gerçekten zordu. Özellikle HEV Suit giymiş zombiyi kafasından vurmadığınız sürece mermiler zırhından sekiyordu. :D (Gordon'ın zırhının ne kadar dayanıklı olduğunu siz düşünün!)

Ne kadar iki gözümün çiçeği olsa da, kendi çocuğummuş gibi sevdiğim bu oyunu gerçekten azarladığım tek noktası var. Interloper bölümü. Bakın eski kafa oyunların gerçekten aşırı uzun olmasını anlayabiliyorum çünkü eskiden anlayış o yöndeydi. Black Mesa'nın buna sadık kalmasını da takdir ediyorum ve çok doğru bir karar olduğunu düşünüyorum. Interloper bölümünü de sil baştan yapıp çok güzel bulmacalar ve platform öğeleri koyması da şahane olmuş ancak bu kadar uzatmanın anlamı var mıydı? Oyunun, Xen ve Gonarch's Lair bölümüne kadar aklımda olumlu bir imajı varken, bu iki bölümle düşüncelerimin olumlu yönde oluşturduğu tüm imaj bu bölümün gereksiz uzatmasıyla gerçekten etkisini unutturdu diyebilirim.

Xen'den itibaren oyunun final bölümüne kadar olan kısımlar yanlış hatırlamıyorsam ortalama 4 saat sürüyor ve bu Half-Life'a kıyasla daha uzun kalıyor. Hani Half-Life zaten kendisi gerçekten uzun bir oyunken daha da uzun olmasının oyuncuyu boğduğunu düşünüyorum. Çünkü Xen ve Gonarch's Lair bölümlerinde yeterince Xen'e doymuşken, ardından gelen bu Interloper bölümündeki bitmek bilmeyen bulmacalar ve platformlar gerçekten insanı bir noktadan sonra yorup oyunu kapatmaya zorluyor

Oyunda açık ara aklımda eksi olarak kalan tek şey Interloper bölümü oldu.


Koca Kafalı Nihilanth




Madem bölüm eleştirilerinden gittik final bölümüne de değinmeden geçmeyelim. Half-Life'a kıyasla daha basit kaldığını düşünsem de, oyunun zaten genel olarak zor olduğu aklıma geliyor ve bunu belirtmekten vazgeçiyorum. Bu boss fightın kolay kalması kötü bir özellik olmuyor. Basit kalması da yanlış anlaşılmasın. 

Atmosfer açısından güzel yenilikler eklenmişken nakavt etme mantığı değiştirilmemiş ancak bazı kolaylıklar sağlanmış. Bu kolaylıkları nötrlemek içinse belli bir hasar yedikten sonra Nihilanth'ın dolaşma alanımızı kısıtlayıp art arda saldırılar gerçekleştirmesi gibi değişiklikler eklenmiş. Zorluk olarak Half-Life'a nazaran basit kalmış olsa da bunu negatif bir özellik olarak görmüyorum.




Her zaman tanıdık ortamlarda bunu söylemişimdir. Valve bir gün oyun konusundan vazgeçse bile müzikten yine ekmeğini çıkarır diye. Black Mesa'da bu söylemimi duymuşçasına bir hareketle oyun için mükemmel soundtrackler hazırlamayı ihmal etmemiş. Müziklerin yapımcı koltuğunda Joel Nielsen isimli bir yiğitle karşılaşıyoruz. 

Açıkçası oyunun kendisini oynamadan oyuna sadece müziklerini açıp dinleyerek aşık olmuştum. Oyun oynarken de sevdiğim müziklerin bölümlerde bir anda arkaplandan verilmesi tüylerimi diken diken etti. Neredeyse tüm müzikler favorim olsa da, sizinle göz bebeğim olanı paylaşıyorum. Şunu dinleyip gerçekten gaza gelmeyecek biri yoktur herhalde!



"It's time to choose..."



İncelemeyle karışık yaptığım bu methiyenin sonuna gelmiş bulunuyoruz. (Redaktör notu: Nedîm Damat İbrahim'e böyle methiye yazmadı!) Genel olarak bir değerlendirme geçecek olursak oyunun göze batan eksi bir yanı yok. Sadece son bölümlerde bizi Xen ambiyansına iyi sokan yapımın en sonlara doğru meseleyi aşırı uzatması ve NPC'lerin auto-aim olayı dışında eksi yanları cidden bulunmuyor. Ufak tefek bazı glitchlere denk gelinse de görmezden gelinebilecek seviyedeler. Bir diğer eksi yanı (!) ise oyunu oynarken adrenalin seviyenizin tavan yapmasından ötürü terlediğinizde evdeki bireylerin size bakarken yüzünü buruşturması.

Kısacası takım elbiseli adam G-Man'in de dediği gibi sayın okurlar "Şimdi seçim yapma zamanı."

Bu oyunun incelemesini sadece kuru kuru okumakla mı kalacaksınız yoksa deneyimlemeye mi gidiyorsunuz? İlkini seçecek olursanız sizi kazanamayacağınız bir savaşın ortasında bırakmak durumunda kalabilirim. :)



2 yorum:

  1. 👏🏻❤️👏🏻❤️

    YanıtlaSil
  2. steamde ⚡ 𝓗𝓪𝓚𝓪𝓝 ⚡isimli bir hırsız incelemeyi çalmış lütfen yorumlarda ona yararlı değil basın.

    YanıtlaSil