Header Ads

Geçmişte Günümüze Mario: Super Mario 64 (1996)

 


Super Mario 64, ilk 3D Mario oyunudur. Daha öncesinde geçmişten günümüze kadar gelip 2 tane 3D Mario oyunundan bahsetmiştim, onlara bakınca kafanız karışmasın. Ne kadar 3D Mario oyunu varsa hepsinin atası bu oyun.

 Bowser’s Fury’i ben ayrı bir oyun gibi saydığım için Super Mario 64 benim oynadığım 5. üç boyutlu Mario oyunu oldu. Peki bitirebildiğim kaçıncı oyun oldu diye sorarsanız vereceğim cevap “Bu oyunu bitiremedim.” olur. 

 Neden bitiremediğimi anlatmaya geldi konu. Bunun sebebi direkt 5. nesil konsollarına çıkmış bir oyun olması. Bu nesil benim açımdan günümüzde bakınca gerçekten kayıp nesil. 


5. Nesil konsollar

 Üçüncü boyut 4. nesilde deneysel bazı işlerde yer alsa da, ilk kez bu neslin net getirisi olarak geldiğinden, bütün nesil boyunca yeni oyun mekanikleri yaratılmaya çalışılmış. Grafikler ne piksellerle nostalji kokusu saçıyor ne de güzel bir görüntü veriyor, hem düşük pikselli hem de düşük poligonlu görsellerin birleşimi gözü rahatsız edici bir görsellik sunuyor. Korkunç kötü kamera açıları, bunu açıklamaya gerek bile yok, bu kamera açısı sorunu 6. neslin başında bile vardı sonradan düzeldi.



 Kısacası bu nesle ait bir oyun. Oynanış olarak hem kendisinden daha eski olan oyunlardan hem de daha yeni oyunlardan zor ve yorucu. Şimdi diyeceksiniz ki sen 3D All Stars aldın 2020’de satılan bir oyun koleksiyon paketinde birkaç düzeltme olmuştur.



 Cevabı vereyim. Hayır, dokunmamışlar. Korkunç kamera açıları, kör edici görsellik ve genel olarak oyunu anlamsız zorlaştıran oyuncu kabiliyeti dışı tüm etkenler bu oyunda hala vardı. 

 Super Mario 64 oyununu orijinal zamanında çıkmış halini alsaydım tabii ki bu sorunlar normal olurdu fakat Nintendo 2020 yılında niye bu şekilde satıyor? Kaplamaları yenilemek, kamera açılarını günümüzdeki gibi yapmak, oyun için hareket kontrolünü daha rahat kontrol edebileceğimiz hale getirmek Nintendo gibi bir oyun devi için ne kadar zor olabilir? 60 dolara üç oyun satılıyor ve gönül rahatlığı ile üçte birinin boşa verildiğini söyleyebilirim.


The Legend  Of Zelda Ocarina Of Time’ın tek bir kişi tarafından Unreal Engine 4’deki yeniden yapımı. Tek kişi bunu yapıyorsa, Nintendo Super Mario 64 için ne yapabilirdi fikir veriyordur umarım.

 Oyunda, 1996’da alsaydım katlanmak zorunda olduğum sorunlar hala yer aldığı için Nintendo’ya kızdım ve yazımın hatırı sayılır bir kısmı buna gitti. Şimdi sıra daha oyun içi konuları konuşmaya geldi.


 Oyunun başında Prenses Peach, Mario’ya bir davetiye gönderir. Bu davetiyeye göre prenses kek yapmış gel de yiyelim diyordur. Mario kaleye gider ve prenses kayıptır. Yine Bowser, prensesi alıkoymuştur. Mario olarak da iş başa düştü diyip prensesi kurtarmak amacıyla Bowser’ı aramaya başlarız.


Prensesin Mektubu

 Oyunda kaledeki tablolara atlayarak seviyelerin içine giriyoruz. Oyunda toplam sadece 15 seviye var. Böylesine kısa bir oyunu daha önce sadece Super Mario Land’de görmüştüm, sadece 12 seviyesi vardı. Super Mario 64 istediğim şartları sunan bir remastered olarak elimde olsaydı muhtemelen 3-4 saatte bitirirdim. 

 Oyunun sevmediğim bir başka tarafı var ki bu bahsedeceğim durum gerçekten saçmalık. Bir seviyede 7 yıldız oluyor ve 7 yıldızı toplamak için aynı seviyeyi en az 7 kere oynamamız gerekiyor. Niye 7 kere oynamamız gerekiyor? Çünkü her yıldız aldığımızda seviyeden atılıyoruz ve bir daha girmemiz gerekiyor. Aynı seviyeyi en az 7 kere oynayacak olmak gerçekten saçma sapan ve insanı tüketen bir durum. 

 Oyunda 3 tane güçlendirme var ve özel gücün süresi alındığında çalmaya başlayan müzik bitinceye kadardır. Biri kanatlı şapkadır ve alındığında Mario’nun uçmasını sağlar, uçmanın kontrolü bana zor geldi. Bir diğeri Mario’yu metale çeviriyor, bu özellikte çalan müzik harika ve en sevdiğim özellik metale dönmekti. Bir diğer özellik de görünmez olmamızı sağlıyor, bazı duvarların ve eşyaların içinden geçmemizi de sağlıyor.


Güçlendirmeler ve aldığımız kutuların rengi

 Oyunda en sevdiğim şey müziklerdi. Müziklerin bazıları kulak tırmalasa da bazı müzikler muhteşemdi. En sevdiğim müzik de Mario metale dönüştüğünde çalan müzikti. 

 Sona geldik toparlamak gerekirse oyunla fikirlerim negatif, bunun sebebi de oyunla alakalı değil. Oyun çıktığı döneme göre gerçekten teknik anlamda en iyisi sayılır, benim ilk konsolum da beşinci nesilden ilk Playstation’dı. Bu gözler ne saçmalıklar gördü anlatmak zor açıkçası.

 Çıktığı dönem için iyi olması hala iyi olabileceği anlamına tabii ki gelmiyor. 1996 senesinde oynasaydım çok güzel olurdu ama sene 2021 ve Nintendo’ya yakıştıramadım. Bu kadar yakınma dolu bir yazı yazmak istemezdim ama bu seferlik de böyle olsun, işler hoşuma gitmeyince böyle yazıyorum. Şimdilik gidiyorum kendinize çok iyi bakın ve hoşça kalın.

Hiç yorum yok